Murat
New member
“İngilizce Orda Mısın?” — Bir Mesajın Ardındaki Sessizlik
Selam forumdaşlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Belki birçoğunuzun hayatına benzer bir yerinden dokunacak, belki de sadece bir satırda kendi duygunuzu bulacaksınız. Hepimiz bazen o kısa, basit ama kalbimizi sıkıştıran mesajla karşılaşmışızdır:
“Hey… are you there?”
Ya da bizim dilimizde: “İngilizce orda mısın?”
İlk bakışta sıradan bir cümle gibi gelir, ama içinde hem umut hem korku, hem özlem hem belirsizlik vardır. İşte hikâyemiz de tam bu cümlenin doğduğu yerde başlıyor.
1. Bölüm: Sessiz Ekranın Başında
Ali, 32 yaşında, mühendis. Hayatı planlı, kelimeleri ölçülü, duygularını hep bir düzen içinde tutmaya alışmış biri. Stratejik düşünür; her adımını hesaplar.
O akşam, monitörünün sol alt köşesinde küçük bir bildirim belirdi: “Typing…”
Ama o kelimeler bir türlü gelmedi.
Diğer uçta Elif vardı. 27 yaşında, dil öğretmeni. Hayatı kelimelerin anlamını öğretmekle geçmişti ama şimdi kendi kelimeleri boğazına diziliyordu. Yıllardır İngilizce öğretiyordu ama bir “Are you there?” demenin bile bazen nasıl bir kırılganlık içerdiğini yeni fark ediyordu.
Elif yazdı, sildi, tekrar yazdı. Sonra sadece şunu gönderdi:
> “İngilizce orda mısın?”
Bu cümlenin içinde gizli bir sitem, küçük bir özlem, belki de çok büyük bir sessizlik vardı.
2. Bölüm: Mesajın Arkasındaki Duygular
Ali’nin telefonu titredi. Ekrana baktı, parmakları bir an durdu.
O kadar çok şey yazmak istedi ki:
“Evet buradayım, hep buradaydım.”
Ama sadece baktı. Çünkü erkekler bazen duygularını kelimelere değil, stratejiye dönüştürür. Düşünür: “Ne dersem yanlış anlaşılmaz?”, “Şimdi cevap verirsem zayıf mı görünürüm?”
Kısacası his yerine akıl devreye girer.
Elif ise mesajı gönderdikten sonra saatine baktı. Dakikalar geçiyor, ama cevap gelmiyordu.
Kadın kalbi empatiyle doludur; o da hemen düşünmeye başladı:
> “Belki meşguldür.”
> “Belki bir şey oldu.”
> “Belki de artık konuşmak istemiyordur.”
Kadınlar duygularını ilişkiler üzerinden anlamlandırır. Elif için mesele mesaj değil, bağlantının kopma ihtimaliydi.
3. Bölüm: Dijital Sessizlik – Modern Zamanların Boşluğu
Bazen sessizlik, kelimelerden daha yüksek sesle konuşur.
Ali, Elif’in mesajına cevap yazmadı o gece. “Biraz düşüneyim,” dedi kendi kendine. Ama o düşünme süresi, Elif’in yüreğinde saatlerle değil, sessizlikle ölçüldü.
Araştırmalara göre (Pew Research, 2022), çevrim içi iletişimde yanıt süresi uzadıkça insanlar kendilerini değersiz hissediyor. Özellikle duygusal bağ kurmuş kişilerde, “cevapsız kalma” durumu bir tür reddedilme olarak algılanıyor.
Yani dijital dünyada sessizlik bile konuşur, ama çoğu zaman yanlış anlaşılır.
Ali için sessizlik stratejiydi; duygularını toparlamak, doğru kelimeyi bulmak istiyordu.
Elif içinse sessizlik bir kayıptı; her dakika, bir bağın biraz daha çözülmesi demekti.
4. Bölüm: “Are You There?” — Evrensel Bir Soru
“Are you there?” belki dünyanın en çok kullanılan mesajıdır. Ama aynı zamanda en yalnız sorusudur.
İngilizce’deki bu kısa cümle, hem bir çağrı hem bir korkudur. “Orada mısın?” demek, aslında “Beni hâlâ duyuyor musun?” demektir.
Dijital çağda ilişkiler, çoğu zaman bu iki kelimenin etrafında dönüyor.
Bir erkek için bu mesaj, bazen kontrolsüz duyguların tetikleyicisidir. “Ne demek istiyor? Neden şimdi yazdı?” diye sorgular.
Bir kadın içinse, bu mesaj bir duygu uzatmasıdır; son bir temas, son bir ihtimal.
5. Bölüm: Yeniden Bağlantı – Bir Kahve Sohbeti
Üç hafta sonra Ali, cesaretini toplayıp Elif’e mesaj attı:
> “Selam, biraz geç oldu ama… nasılsın?”
Elif bir süre baktı o mesaja. Sonra gülümsedi. Çünkü o da anlamıştı artık:
Bazı insanlar duygularını hemen anlatmaz, ama sessizliklerinde bile var olurlar.
Bir akşam, Elif’in çalıştığı kafede karşılaştılar.
Ali biraz utangaç, Elif biraz mesafeliydi ama sohbet ilerledikçe aradaki duvarlar yıkıldı.
Ali o akşam itiraf etti:
> “Sen yazdığında cevap veremedim. Çünkü duygularımı İngilizceye çeviremedim.”
Elif güldü. “Ben de o yüzden ‘İngilizce orda mısın?’ dedim zaten.”
O cümle, ikisinin arasında bir bağ oldu. Artık sadece bir dil değil, bir hikâyeydi.
6. Bölüm: Kadın ve Erkek Zihinlerinin Dansı
Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yaklaşımı bu hikâyede de kendini belli etmişti.
Ali’nin geciken mesajları, planlı sessizliği; Elif’in sezgisel mesajları, duygusal sürekliliği…
Bu farklılık, aslında çatışma değil, tamamlayıcılıktı.
Erkek, duygularını planla yönetmeye çalışır; kadın, duyguları paylaşarak anlamaya.
Biri çözüm arar, diğeri anlam.
Ama iki taraf da aslında aynı şeyi ister: bağlantı.
Ve “İngilizce orda mısın?” gibi bir cümle, bazen o bağlantıyı yeniden başlatabilir.
7. Bölüm: Sessizlikten Sese — Forumdaşlara Davet
Belki siz de birine “Orda mısın?” yazdınız, ama cevap alamadınız.
Belki bir mesajı görüp cevap veremediniz, sonra da geç kaldınız.
Belki hâlâ biri “Typing…” yazısını bekliyor sizin tarafınızdan.
Bu hikâye sadece Ali ve Elif’in değil; hepimizin hikâyesi. Çünkü modern çağda herkes bir şekilde dijital sessizliğin içinde yankılanıyor.
Söz Sizde, Forumdaşlar...
Siz hiç “İngilizce orda mısın?” diye yazdınız mı?
Ya da biri size yazdı da, cevapsız mı kaldı?
Sessizlik mi daha çok acıtır, yoksa yanlış kelimeler mi?
Bir mesajın ardında gizlenen duygular sizce nasıl okunmalı?
Yorumlarınızı, kendi hikâyelerinizi paylaşın. Belki sizin yaşadığınız o “typing…” anı, bir başkasına ışık olur. Çünkü bazen bir mesajla başlayan hikâyeler, bir sessizlikle değil, anlayışla tamamlanır.
								Selam forumdaşlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Belki birçoğunuzun hayatına benzer bir yerinden dokunacak, belki de sadece bir satırda kendi duygunuzu bulacaksınız. Hepimiz bazen o kısa, basit ama kalbimizi sıkıştıran mesajla karşılaşmışızdır:
“Hey… are you there?”
Ya da bizim dilimizde: “İngilizce orda mısın?”
İlk bakışta sıradan bir cümle gibi gelir, ama içinde hem umut hem korku, hem özlem hem belirsizlik vardır. İşte hikâyemiz de tam bu cümlenin doğduğu yerde başlıyor.
1. Bölüm: Sessiz Ekranın Başında
Ali, 32 yaşında, mühendis. Hayatı planlı, kelimeleri ölçülü, duygularını hep bir düzen içinde tutmaya alışmış biri. Stratejik düşünür; her adımını hesaplar.
O akşam, monitörünün sol alt köşesinde küçük bir bildirim belirdi: “Typing…”
Ama o kelimeler bir türlü gelmedi.
Diğer uçta Elif vardı. 27 yaşında, dil öğretmeni. Hayatı kelimelerin anlamını öğretmekle geçmişti ama şimdi kendi kelimeleri boğazına diziliyordu. Yıllardır İngilizce öğretiyordu ama bir “Are you there?” demenin bile bazen nasıl bir kırılganlık içerdiğini yeni fark ediyordu.
Elif yazdı, sildi, tekrar yazdı. Sonra sadece şunu gönderdi:
> “İngilizce orda mısın?”
Bu cümlenin içinde gizli bir sitem, küçük bir özlem, belki de çok büyük bir sessizlik vardı.
2. Bölüm: Mesajın Arkasındaki Duygular
Ali’nin telefonu titredi. Ekrana baktı, parmakları bir an durdu.
O kadar çok şey yazmak istedi ki:
“Evet buradayım, hep buradaydım.”
Ama sadece baktı. Çünkü erkekler bazen duygularını kelimelere değil, stratejiye dönüştürür. Düşünür: “Ne dersem yanlış anlaşılmaz?”, “Şimdi cevap verirsem zayıf mı görünürüm?”
Kısacası his yerine akıl devreye girer.
Elif ise mesajı gönderdikten sonra saatine baktı. Dakikalar geçiyor, ama cevap gelmiyordu.
Kadın kalbi empatiyle doludur; o da hemen düşünmeye başladı:
> “Belki meşguldür.”
> “Belki bir şey oldu.”
> “Belki de artık konuşmak istemiyordur.”
Kadınlar duygularını ilişkiler üzerinden anlamlandırır. Elif için mesele mesaj değil, bağlantının kopma ihtimaliydi.
3. Bölüm: Dijital Sessizlik – Modern Zamanların Boşluğu
Bazen sessizlik, kelimelerden daha yüksek sesle konuşur.
Ali, Elif’in mesajına cevap yazmadı o gece. “Biraz düşüneyim,” dedi kendi kendine. Ama o düşünme süresi, Elif’in yüreğinde saatlerle değil, sessizlikle ölçüldü.
Araştırmalara göre (Pew Research, 2022), çevrim içi iletişimde yanıt süresi uzadıkça insanlar kendilerini değersiz hissediyor. Özellikle duygusal bağ kurmuş kişilerde, “cevapsız kalma” durumu bir tür reddedilme olarak algılanıyor.
Yani dijital dünyada sessizlik bile konuşur, ama çoğu zaman yanlış anlaşılır.
Ali için sessizlik stratejiydi; duygularını toparlamak, doğru kelimeyi bulmak istiyordu.
Elif içinse sessizlik bir kayıptı; her dakika, bir bağın biraz daha çözülmesi demekti.
4. Bölüm: “Are You There?” — Evrensel Bir Soru
“Are you there?” belki dünyanın en çok kullanılan mesajıdır. Ama aynı zamanda en yalnız sorusudur.
İngilizce’deki bu kısa cümle, hem bir çağrı hem bir korkudur. “Orada mısın?” demek, aslında “Beni hâlâ duyuyor musun?” demektir.
Dijital çağda ilişkiler, çoğu zaman bu iki kelimenin etrafında dönüyor.
Bir erkek için bu mesaj, bazen kontrolsüz duyguların tetikleyicisidir. “Ne demek istiyor? Neden şimdi yazdı?” diye sorgular.
Bir kadın içinse, bu mesaj bir duygu uzatmasıdır; son bir temas, son bir ihtimal.
5. Bölüm: Yeniden Bağlantı – Bir Kahve Sohbeti
Üç hafta sonra Ali, cesaretini toplayıp Elif’e mesaj attı:
> “Selam, biraz geç oldu ama… nasılsın?”
Elif bir süre baktı o mesaja. Sonra gülümsedi. Çünkü o da anlamıştı artık:
Bazı insanlar duygularını hemen anlatmaz, ama sessizliklerinde bile var olurlar.
Bir akşam, Elif’in çalıştığı kafede karşılaştılar.
Ali biraz utangaç, Elif biraz mesafeliydi ama sohbet ilerledikçe aradaki duvarlar yıkıldı.
Ali o akşam itiraf etti:
> “Sen yazdığında cevap veremedim. Çünkü duygularımı İngilizceye çeviremedim.”
Elif güldü. “Ben de o yüzden ‘İngilizce orda mısın?’ dedim zaten.”
O cümle, ikisinin arasında bir bağ oldu. Artık sadece bir dil değil, bir hikâyeydi.
6. Bölüm: Kadın ve Erkek Zihinlerinin Dansı
Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yaklaşımı bu hikâyede de kendini belli etmişti.
Ali’nin geciken mesajları, planlı sessizliği; Elif’in sezgisel mesajları, duygusal sürekliliği…
Bu farklılık, aslında çatışma değil, tamamlayıcılıktı.
Erkek, duygularını planla yönetmeye çalışır; kadın, duyguları paylaşarak anlamaya.
Biri çözüm arar, diğeri anlam.
Ama iki taraf da aslında aynı şeyi ister: bağlantı.
Ve “İngilizce orda mısın?” gibi bir cümle, bazen o bağlantıyı yeniden başlatabilir.
7. Bölüm: Sessizlikten Sese — Forumdaşlara Davet
Belki siz de birine “Orda mısın?” yazdınız, ama cevap alamadınız.
Belki bir mesajı görüp cevap veremediniz, sonra da geç kaldınız.
Belki hâlâ biri “Typing…” yazısını bekliyor sizin tarafınızdan.
Bu hikâye sadece Ali ve Elif’in değil; hepimizin hikâyesi. Çünkü modern çağda herkes bir şekilde dijital sessizliğin içinde yankılanıyor.
Söz Sizde, Forumdaşlar...
Siz hiç “İngilizce orda mısın?” diye yazdınız mı?
Ya da biri size yazdı da, cevapsız mı kaldı?
Sessizlik mi daha çok acıtır, yoksa yanlış kelimeler mi?
Bir mesajın ardında gizlenen duygular sizce nasıl okunmalı?
Yorumlarınızı, kendi hikâyelerinizi paylaşın. Belki sizin yaşadığınız o “typing…” anı, bir başkasına ışık olur. Çünkü bazen bir mesajla başlayan hikâyeler, bir sessizlikle değil, anlayışla tamamlanır.
 
				